Anasayfa   -   Künye   -   İletişim 26 Nisan 2024 Cuma
       Siyaset  -   Eğitim  -   Güncel  -   Magazin  -   Spor  -   Sağlık  -   Diğer  -   Kültür Sanat  -  
 
      
Başlıksız Belge
  Ayla 18.05.2018
Servan Altıkanat  /  
 Yazarın Diğer Yazıları
 Son yazım: ‘Memleket isterim’
 Bu Dünyanın bazı çocukları
 Korona sonrası hayat
 Korona günlerinde Shakespeare
 “Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda, insanlar için ölebilmek”...
 Esnafın, işçinin hali n’olacak?
 Evde kal!
 Koronavirüs
 Minik Necla ve göçmen trajedisi
 Sophokles ve Adalet
 KAVALA’YA ÖZGÜRLÜK
 UBUNTU FELSEFESİ
 MENDİLLERİMİZ ISLAK
 İMAMOĞLU’NUN KAYAK TATİLİ
 SESİMİ DUYAN VAR MI?
 Hrant için adalet
 Don Kişot
 ‘İnsan, en çok severken insandır’
 ‘Umuda kurşun işlemez’
 Mevlana
 Rahat uyu Ceren
 Sen de mi Brutus?
 Shakespeare ve öğretmenler
 İstanbul aşığı Yahya Kemal Beyatlı
 Hz. Muhammed’in (sav) çocuklara merhameti
 Nazım’a sevgiyle 
 Umudunu Kaybetme 
 Uçurtma Avcısı
 ‘Müslüm’ filmi üzerine
 Alcatraz İşkencehanesi
 Dorothy Counts 
 Sen asla ölmeyeceksin Neslican
 Gerçekler
 HÜZÜNLÜ MISRALAR
 Hepimiz Emine Bulut’uz
  17 AĞUSTOS
 BAYRAMLAR
 KAZ DAĞLARI’NA DOKUNMAYIN
 DÜZCE’DEKİ SEL FELAKETİ
 ASKER NOTLARI
 BOLU'DAN HEPİNİZE SELAMLAR, SEVGİLER
 FAHRENHEİT 451 FİLMİ
  BÜYÜMEZ ÖLÜ ÇOCUKLAR
 YÜREKTEN TEŞEKKÜRLER İSTANBUL
 BEN BİR İSTANBUL SEÇMENİ OLSAYDIM...
 GÖZÜM TAKILIYOR
 BRAVO SADİ GÜVEN
 İSTANBUL
 #EKREMİMAMOĞLU
 HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK
 DERAN BEBEK VE ANTİGONE
 KILIÇDAROĞLU’NA SALDIRI
 MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI
 TEŞEKKÜRLER AVNİ KURT
 ‘DESİNLER’ DİYE YAŞAMAK
 GÜLDÜR GÜLDÜR
 Başkan Avni Kurt ile yaptığımız röportajın ikinci bölümü
 Başkan Avni Kurt, ‘Şu an için göstergeler doğru yolda olduğumuzu gösteriyor’
 ROUSSEAU
 ‘ÜNİVERSİTELERDE YAPRAK DÖKÜMÜ VE AKADEMİK YIKIM’
 İSTİFA MÜESSESESİ
 ÇAVUŞOĞLU’NUN AKRABASINA TORPİL
 Mahşerde beraat belgesi...
 Öykü Arin’e ve tüm lösemili çocuklara umut olalım!
 Osman Kavala’ya özgürlük!
 Binali Yıldırım istifa etmeli!
 Kar
 Mutlu yıllar
 Eleştirme Özgürlüğü
 Malala: Umudun sembolü
 Kimlerin yerinde olmak istemezdim?
 Hoşça kal Refik Durbaş
 Ferhat’a kalp lazım
 İstifa etmelisin Ali Erbaş!
 Havuz yazarı Engin Ardıç
 Afganistan’da çocuk olmak
 Sana ne oluyor Fenerbahçe?
 İyiliğin hakim olduğu bir dünya istiyorum
 Çatladıkapı ülkesi
  İtibardan tasarruf olmaz
 Savaşa hayır!
 İntihar eden babaların, zulme uğrayan işçilerin ülkesi…
 Çam sakızı ‘şeyh’ armağanı
 Güneşin Zaptı Yakın
 “Beni bul anne”
 Bir hayaliniz olsun
 Kılıçdaroğlu ve kurultay
 Mağdur kim?
 14. Altın Çınar Festivali
 Bedelli askerlik
 Yeni kabine ve Ali İsmail
 Çocuklara ve hayvanlara kıymayın
 Seçim sonuçları
 Füruğ Ferruhzad
 Mazlumla zalimin seçimi
 Bahçeli
 Gezi 5 yaşında
 Ece Çiftçi
 Ayla
 Muharrem İnce ve taraflı medya
 Benim ülkem
 Erken seçim
 Suriye’ye saldırı
 Demirören’e kredi kıyağı
 Büyüyoruz usta
 Aşk hikayeleri
 İlahiyatçı bozuntusu
 Ricky Jackson, Ahmet Şık ve Murat Sabuncu
 Jung
 Adaletin terazisi değil, oduncu kantarı
 Salih Nazari
 115 hamile çocuk skandalı
 Karanlığa teslim olmayacağız
 Proje savunma sınavı
 Yalnızlık ve kitap
 Sorarlar hesabını bir gün
 Güle güle Mahmut Hoca
 Umumi Müfettişlikler ve Sarraf
 “Beni bu güzel havalar mahvetti”
 Kudüs ve Peru
 Yapay zekaya sahip robotlar
 Sarraf’ın itirafları
 Aziz İstanbul
 Ugandalı çocuk
 Şile’de batan gemi
 İyi Parti
 Mutluluğun resmi
 İstifalar
 İki gün ağlayıp beni de unutacaksınız”
 Ayşe Öğretmen ve istifalar
 Tebrikler Gandi Kemal
 Nuriye ve Semih ölmesin
 Çocuklara kıymayın efendiler...
 Fenerbahçe ve Satürn
 Yaşasın 1 Mayıs
 Referandum sonuçları
 Tabii ki Hayır
  Martı Jonathan Livingston
 12 Eylül ve bugün
 İtibarımızı arttıran ‘Ak Saray'...
 Adalar gezintisi
 Umut ve Deli Dumrul
 Diktatörler
  ‘Hayır’ demek...
 Elbette 'Hayır'
 Benim dünyam
 10 yıldır Hrant yok, adalet yok!
  “Zıplayın beyler”
 Yoksul çocuklar ve tutuklu gazeteciler
 Reina saldırısı
 Avni Kurt ve ekibi ile değişen Çınarcık
 Şirvan, Aladağ, Vodafone Arena...
 

Kore savaşı...Türk askeri Güney Kore’ye yardıma gidiyor.

Kore’de Türk askerini,  Türk ve Kore bayraklarıyla karşılıyor Koreli çocuklar...

Bir gece pusu yer Türk birlikleri... Üç beş asker bir ormana girer.

Ormanın içinde çoluk çocuk demeden katledilmiş güney korelilerin cesetleri vardır. 

O ceset tarlasında bir inleme sesi işitir askerler.

Askerlerden biri, astsubay Süleyman, sesin geldiği yöne doğru ilerler.

Koreli küçük bir kız çocuğunu görür. Bir kadının cesedinin başında... Kadın annesidir.

Süleyman astsubay yanına gider onun. Uzatır elini ve ürkek bakışlarıyla uzatır elini çocuk. Ve ağlar sonra...

Kızı birliğe getirip adını koyarlar. “Ayla olsun” der Süleyman astsubay. “Ay gibi yüzü var, ay ışığında bulduk zaten” diyerek...

Artık onun bir adı vardır: Ayla.

Süleyman astsubay ve Koreli Ayla birbirlerine sımsıkı sarılırlar. Ayla uzun bir süre geçirdiği travmanın etkisiyle konuşmaz.  Kendisine el uzatan şefkatli Süleyman’dan gözlerini ayırmaz hiçbir zaman.

Ve Süleyman’ı “babalık” mertebesine çıkartır Ayla.

Artık Süleyman onun babasıdır. 

Kunuri’de büyük çarpışmalar vuku bulur. Süleyman asker bıçaklanır bu çarpışmalar esnasında. Ve hasta yatağında iken başında Ayla bekler hep. 

Komutanı Süleyman’a “savaşın hararetlendiğini, bu çocuğa bağlanmamasını, ondan  ayrılmasını” söyler. Çocuğa başka bir astsubayın bakmasını...

Ama ayrılamazlar birbirlerinden... Etle tırnak gibi olurlar. Süleyman istemeyerek de olsa “Sen benle gelemezsin” dese de peşinden gelir Ayla.

Türk askeri eğitim yaparken, o, tankın üstünde oturup onları izler.

Ayla zamanla Türkçe konuşmaya başlar. “Emredersiniz komutanım” der. “Sağa dön sola dön, rahat” der. 

Ayla bir gün, iki Türk askerinin kendi aralarındaki konuşmalarına kulak misafiri olur. Askerlerden biri diğerine şöyle der: “Dünya Süleyman’a bile kalmamış. Koca Süleyman bile öldükten sonra...” 

Ayla bunu duyar duymaz  koşar üzüntüyle Süleyman’a. 

Ağlayarak “öldün mü sen” diye sorar ona. “Öldü dediler” der...

Bilmez o Süleyman’ın başka bir Süleyman olduğunu kızcağız...

Süleyman şehit düşen silah arkadaşının mezarı başında ağlarken, Ayla “Ağlama, ben seni hiç bırakmayacağım” diyerek teselli eder onu. (...)

 

Artık Süleyman astsubay için yuvaya dönme vakti gelmiştir.

Süleyman’ı, Türkiye’de bir öksüz sevgilisi, Nuran bekler ama, Ayla’ya duyduğu sevgi ve bağlılık, Nuran’a duyduğu sevginin, özlemin üzerini örtmüştür.

Dönmek istemez ülkesine.

Türk ordusu Kore’nin Suwanşehrinde, savaş mağduru çocuklar için “Ankara Okulu” diye bir okul açar. O okulun yetkilisi Ayla’yı teslim almaya gelir.

Okula kadar Ayla’yla beraber gider Süleyman. 

Siyah beyaz önlükleri giyip yaşıtlarının arasına girer Ayla.

Okulda “Ankara Ankara güzel Ankara” marşını okurlar çocuklar piyano eşliğinde. Ayla’da onlara eşlik eder. Süleyman’da onları izler duygu dolu bakışlarla.

Zordur, ağırdır ayrılık...

Süleyman okuldan çıkıp giderken “baba baba” diyerek, ağlayarak koşar ona Ayla. “Bırakma beni” der. Bırakmaz Süleyman da. Alır okuldan onu.

Türkiye’ye onunla beraber dönmek için, onu bavulunun içinde saklayıp gemiye binmeye kalkışır ama bunu başaramaz.

Tam gemiye binerken Türk askerleri tarafından yakalanır Süleyman. Ayla’yı alırlar.

Ve  onunla vedalaşırken söz verir:  “Geri geleceğim ve bu sefer hiç ayrılmayacağız.”

Süleyman Türkiye’ye döndüğünde Nuran’ın nişanlandığı gerçeğiyle karşılaşır.  Ayla için sevgilisini kaybetmiştir Süleyman. Peki  pişman mıdır?  Asla değildir.

Başkasıyla evlenir Süleyman. Ama bu evlilik, Ayla’ya verdiği sözü yerine getirmekten daha büyük bir anlam ifade etmez.

Öyle ya, Ayla’ya “geri geleceğim” diye söz vermişti Süleyman. Bu verdiği söz büyük bir yüktür sırtında. Bu sözü yerine getirmeden ölmek istemez. Konsolosluk falan her yere başvurur. 

Aradan yıllar geçer. Yıl 2010...Kore savaşının 60. yıl dönümünde, Kore savaşını anlatan bir belgesel yapmaya çalışan -biri Koreli diğeri

Türk- iki haberci Süleyman’a ulaşır dernek vasıtasıyla. Onunla röportaj yaparlar.

Ve bu haberciler Süleyman’ın en büyük isteğini gerçekleştirmek için kollarını sıvarlar.

Ayla’nın fotoğraflarını alırlar Süleyman’dan. Başlarlar araştırmaya. Gece gündüz Ayla’nın izini sürerler. Seul’daki Ulusal Arşiv’e müracaat ederler...

Ankara Okulu’nun kapanmış olması ve Ayla’nın gerçek isminin bilinmiyor olması, işleri zorlaştırır ama, en sonunda bu araştırmalar sonuç verir.

Bu iki haberci, buldukları adrese giderler. Yüksek katlı bir apartman... Kapıyı çaldıklarında, yaşlı bir kadın çıkar karşılarına...

Ona Süleyman’la çekilmiş küçüklük fotoğraflarını gösterirler. Ağlamaya başlar kadın. Hatırlar Süleyman’ı... “Baba” der.  “Babamı nasıl unutabilirim” der. 

“Yaşıyor mu?” diye sorar habercilere....

Bu gelişme üzerine Süleyman eşiyle beraber gelir Kore’ye.

Kader onları, Seul’da Ankara Parkı’nda bir araya getirir.

“Baba” diyerek sarılır Süleyman’a Ayla. Tıpkı savaş günlerinde birbirlerine sarıldıkları gibi...

Savaş bir karanlıktır ve o karanlığın içinden çıkmış bir aydınlık yüzdür Ayla. 

 

      Köşe Yazarları

Ayhan Polat
Kalemin Gölgesi

‘Ahde Vefa Gecesi’nden alnımızın akıyla çıktık
Bülent Gürçam


Yalova ile hesaplaşmak
NESİM KAYA


ÜÇÜNCÜ YOL
 
 

Copyright © 1995 - 2024
       Siyaset  -   Eğitim  -   Güncel  -   Magazin  -   Spor  -   Sağlık  -   Diğer  -   Kültür Sanat  -  

Yalova Haber  -  Çiftlikköy Haber  -  Çınarcık Haber